Eser Sıra Numarası: 180215eser14
Kayıp Bavullar
Kaybolmuş ruhlar gerçekten yollarını ,yuvalarını mı kaybetmişlerdir yoksa
hayatın güzelliklerini mi göremez olmuşlardır?
Yaşadığı zamana ayak uyduramayan, gittiği her yerde yabancılık çeken
ızdıraplı ruhlar havaalanlarında unutulmuş bavullar gibidirler. Dönüp dururlar
ancak yorucu bir seyahatin sonunda huzur dolu evlerine , ait oldukları yere
asla ulaşamazlar.İçlerinde elbet güzel geçen tatilden arta kalan mutlu
fotoğraflar vardır. İnsanoğlu bir tebessüme muhtaçtır. Bazen ise sahte
gülüşlerle poz verebilecek kadar yalancıdır. Bu yüzden defalarca okunmuş o
kitaptaki altı çizili satırların yanıdır bu fotoğrafların yeri. Şanslılarsa
sayfaların arasında bir kuru yasemin eşlik eder onlara. Yaseminin mayhoş
kokusu bile bu sonu bilinmez arayışı çekilebilir kılar. Oysa ne güzeldir o
yaseminin kokusu bir bahar günü ,giriş katındaki yaşlı kadının bahçesinde.
Vapurda martıların sesi, sevdiklerinle içilen kahvenin damakta bıraktığı tat
,eve dönerken yakalandığın yaz yağmurunun teninde bıraktığı his de
güzeldir.Sahilde yapılan uzun yürüyüşler sonucu hissettiğin tatlı yorgunluk
,arkadan kulağı okşayan eskilerin kendine has güzel müziği eşliğinde sevdiğinin
gözüne bakmak , defalarca izlenilip ezberlenmiş Yeşilçam filmlerinin insanda
içini ısıtan sevgisi eşsizdir.Tüm bunlar , hayatı hissedebilmek bile bir yol
gösterici olarak pusula görevi görebilirken aramayı seçmek tamamen kişiye
bağlıdır. Kimileri dalgaların sesini sahilden dinlemeyi tercih ederken,
geceleri yakamozlara aldanırlar. Onlar ki asla denize girip onları sesleriyle
büyüleyen dalgalarla dans edemezler.Suyun altındaki, biz insanlar gibi her biri
birbirinden farklı milyonlarca çeşit canlı ile tanışamaz ,oradaki yaşama
tanıklık edemezler.Derinlere doğru indikçe üzerlerindeki basıncın sadece bir su
kütlesinden ibaret olmayan , tüm dünya kötülüklerinden adaletsizliğinden
kurtulmanın verdiği ferahlama olduğunu asla bilemezler.Bavullarda sıkışan bu
ruhların ciğerlerini yırtarcasına ve bir o kadar da özgürce derin ,kendinden
emin nefesler almaları mümkün değildirler.Böylesine nefes almak ki insana düşünmek
misali özgür hissettirir.Böylesine derin nefes alıp gözlerini yummak , düşünmek
;bir bebeğin doğduğu ilk dakikalarda ağlaması gibi içtendir. Kavakların
gövdesinde yaslanırken o insanı gökyüzüne davet eden ıslığı dinlemek gibi huzur vericidir.Bu bir
seçimdir.
Dışarıdaki tüm güzellikleri , sürprizleriyle birlikte hayata dahil
olmak ve bir önceki günkü yağmurun lekeleri ardından pencereden dışarıyı
izlemek arasında bir seçimdir.Kayıp bavullar elbet bir gün yapılan ikinci el
satışı ile her parçası farklı bir yere giderek eskisinden apayrı anlamlar
kazanabilirler.Bin parçaya ayrılabilir bini de kendi benliğine
yabancılaşabilirler. Şehir ışıkları içinde her gece daha da silikleşen
milyonlarca yıldızı görememenin verdiği hayal kırıklığı ile umutsuzluk kaplar
insanın içini. Bir ele ihtiyaç duyar o zaman ruh, onu tüm bu şehir
karmaşasından çıkaracak kişiye kavuşmayı ister.Yıldızların sanki elini
uzattığında tutabilecekmiş gibi gözüktüğü , umudun hala var olduğu o yere
gideceği günü özlemle bekler. Orada geçtiği zaman tüm anıları gözünün önünden
bir noktada duruverir.çekip çıkarır tüm o anlar arasından onu.
Hatırlar
ruhunu ölen babasının arkasından ağlayan çocuğun gözyaşında,bir annenin
çaresizliğinde kaybettiğini. Yeniden gözleri uzaklara dalar , avuç içleri
ferahlar . İşte tam o an dönmekte olan bavulunu gelir alır yolcu . Yerini bulur
, seçimini yapar insan. Ancak şimdi kafasında yeni bir soru belirmeye başlar.Bu
yerini ,yolunu, benliğini veya nefsini sorgulamaktan çok başkadır.Şimdi kişi
hayatı sorgulamaya başlar ve kendi kendine sorular sormaya başlar
anlamlandırmak istercesine. Bir annenin bebeğini kucakladığı gibi dünya da tüm
ezilenleri, adaletsizliğe uğrayanları ,yetimleri ve kimsesizleri bir gün
bağrına basar mı ? Yaşamak , güzel kokulu çiçekler ve uçsuz bucaksız
denizlerdeki yunuslar güzel ama herkes için umut etmeye değecek iyi bir dünya
hala var mı ?