Eser Sıra Numarası: 180119eser01
HADDİNİ AŞAN SORULAR
Genç yaşta aklımıza takılan
sorular varmış. Doğrudur efendim, bitmek bilmeyen sorular var kafamızda.
Takılıp da çıkamayan… Hoş çıkmak istiyor mu, ayrı bir muamma. Evet gence
benziyor küçük bedenlerimiz. Tazeliği andırıyor yüzlerimiz, belki ellerimiz…
Ruhumuzu sorun ey Efendiler! Kırılmış mı ruhumuzun kanatları, karanfil konuyor
mu her gün yanı başlarına bunu sorun. Küstahça buluyorsunuz belki sözlerimi,
belki gelişigüzel, belki haddini bilmez. Fakat anlayın istiyorum, ihtiyarlamış
aslında ruhumuz ki ihtiyarlık küstahlıktan ibaretse neden küstah bu gençlik
anlayın istiyorum. İnsan ömrü uzuyormuş , modernleşiyormuşuz . Doğrudur günden güne
artıyor ihtiyarlık. Demek oluyor ki geçen her yılda küstahlık artıyor ama yaşlı
ama genç.
Sorularım var evet, neden bize
cahil gözüyle bakıyorlar? Neden kalem tutan ellerimize kırılır o kalem der gibi
bakıyorlar? Varsın kırılsın, sarı
bantları var kalbimizin. Bütünmüş gibi hissettirecek sarı bantları…Şimdi de her
şeye cevabı var bu gençliğin diyecekler .Neden olmasındı ki ! Sessiz kalınca
göz yummuş olmuyor muyduk bunca yobazlığa ,cinayete, geri kalmışlığa ? Susmuş
bir gençlik miydi yani sizin ütopyalarınız? Bu muydu devrim diye
isimlendirdiğiniz? Kafamda deli sorular. Doğrudur efendim sorularım var ; dünyayı alakadar eden , bendimizi aşacak
sorularım var.
Yobazlık örneğin, her
metrekaresine nem salmış güzel dünyamın. Ne mi yobazlık? Etek boyuna göre isim
almak mesela, sonra geç vakitte sokakta olunca bambaşka isimler almak… Belki
tacizler, belki cinayetler belki ötesi…Sonra hakim sorsa bir gün
dayanamadımlar. Haklılık payı var deyip gönderilseler şaşıran olmaz . Zaten
kimse kimseye şaşırmıyor artık. Her şey mümkünlüğünün sınırında. Gülmek misal;
sahi , sahi neydi o? Hatırlaması pek güç. Hoş, insan bilmediği bir duyguyu
nasıl hatırlasındı ki. Öğretmediler gülmeyi bize. Tıpkı güneşe bakmasını
öğretmedikleri gibi. Yağmurda şemsiye tutmasını öğrendik biz, kaldırımlarda
özgürlüğü aramayı değil. Sahi neden öğretmediler? Neden öğrenmemize müsaade
vermediler? Neden artık kuşların uçuşu değil de kafeste çırpınması mutlu ediyor
bizleri? Neden yaşamak değil de ölmek daha cazip geliyor? İşte nedenden ibaret
olmuş yaşamak dediğimiz. Ötesine geçemiyoruz. Şimdi mesela neden diye sessizce
haykırmak geliyor içimden. Çünkü haykırmamıza da müsaade etmediler. Susmak
sevapmış ya ondan herhalde.
Hani felsefede sorular cevaplardan
önemliydi ya ,varsın cevaplar olsun bu kez. Varsın birisi de çıkıp cevap versin
yüreğimizin sesine. Haklı bu gençlik desinler. Onu da geçtim iki gazete
okusunlar. Şimdi de okuyoruz biz diyecekler. O magazin sizin, bu magazin benim.
Şimdi ne de cahilsiz bir dünya olduk değil mi? Her gün kitap okuyan medeni
insanlar… Sokaklar böyle şahıslardan
ibaret değil mi ?Açın ey Efendiler ,açın gözlerinizi! Bir çocuk bükmüş dizini
ağlıyor. Neden mi? Belki aç, belki kuşu öldü, belki kedisi kayboldu. Biz önce kulak
vermeyi öğrenelim bir çocuğun “ah”larla imtihanına. Evet evet, bu da
sorularımdan birisiydi. Daha milyonlarcası yazılmak için sıra bekliyor.
Sorularım var evet, hiç
bitmemecesine sıralanmış. Sorularımız
var evet, dünyayı alakadar eden , haddimizi aşacak sorularımız .Kulak vermeniz
dileğiyle…